17 Şubat 2009 Salı

futbol 101....

Futbolu izleyenlerdenim ben aslında… topu tepiklemek, şut olsun, ofsayt olsun… olsun da ben seyredeyim… seyredeyim de üzerine konuşayım…

Futbol izlerken premier lig gibi bir takıntısı olmayanlardanım aslında…

Hatta hiç olmayanlardan… şampiyonlar ligi finali de olur bana…. Mahalle arası maç da…. Takımların 11 kişiden kurulmuş olması, yerin çim olması, sahanın kale direklerinin “var” olması, fazlaca seyirci ve konfor olması seyretmek için koşul değil bana….

Aradığım bir “şey” var… adını bilmiyorum…. Real Madrid’i seyrederken bulamazsın o “şey”i zaman zaman …. Mahalle arası maçta çoktur da, dünya kupası finalinde esamesi okunmaz…. “şey” işte…. Adı yok, o yüzden adı üzerinde: şey….

Takım ruhu diyor bazıları…. Bazıları ruhun başına sporu getiriyor…. Tek kelime ile tanımlayamıyorlar bile… illa tamlama olacak… olsun varsın da, olmuyor bu takımlı, sporlu, ruhlu tamlamalar… “şey” işte… hissi var adı yok….

Kısaca çok sevilip, içe sinip seyredilendir futbol bende… yalan yok tarihi tanıklık bilinciyle izlediğim maçlar da var… ve lakin aynı tadla değil… ne yalan söyleyeyim…

Dedim ya, izlemenin yanında bir de üzerine konuşması var… tek başına yapıyorum ben bu faaliyeti… deli diyenler oluyor, olmuyor değil…. Kimin umrunda… ancak kendin yap, kendin ye…. Leziz olmuyor… birlikte konuşup, birlikte gülünce keyifli bu meret…. Mezesi sohbet yani…. Bir rakının, bir de futbolun….

Bütün bu seyretme, dedikodu yapma, sevinme, üzülme işlerinde suratlarda bir şaşırma ifadesi bırakıyorum ben çokça…. Hayır, hayır dahi analizlerimden, ulvi yorumlarımdan ötürü değil… cinsiyetim gereği ofsayt üzerine tartışmaya ortak olup, bir de sahada koşanlardan herhangi birini, o an sahada olmayan hatta futbolu bırakmış bir fani ile karşılaştırınca önce ne dediğimi anlamaya çalışan şaşkınlar, ardından dediğimi hızlıca kafada çevirip doğru olup olmadığını kontrol edenler arasında kalıveriyorum… yapılan yorumun sofistikeliğine göre hem fikirse pek canlı, heyecanlı paragraf halinde, nidalı cümlelerle; yok değilse başkasına sarfedeceği “s.ktir leyn” yerine toleranslı bir gülümseme ile davet ediliyorum o kutsal dünyaya… hani inancı var, ama bilgisi yok… olsun mümindir yardım etmek lazım… kucaklamak lazım tavrıyla…

Can kozanoğlu’nu anmak lazım bu noktada… çünkü haysiyetli bağımlılığa sahip futbol izleyicilerinden bazıları bile dönüp soruveriyorlar zaman zaman…. Sen nasıl düştün bu aşka diye…. Oysa tam da C.K.’nın dediği ya da demediği gibi yok ki bir açıklaması… neden futbolu seversin, neden senin yaşama şeklini belirler, neden cümlelerinde jargon olur… neden tutarsın bu takımı…. Ben neden olmasın diyorum bazen cevap olarak, bazense hikaye anlatasım oluyor… hemen dedemi yadediyorum… içli içli sarıyer’in santraforu baba mesut’tan bahsediyorum….. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder